17 Mayıs 2010 Pazartesi

72.AMFİBİYENLER ARA GEÇİŞ FORMU DEĞİLDİRLER


Hem karada hem de suda yaşayabilen, omurgalılar sınıfından pulsuz hayvanlardır. Yaklaşık 4.000 türü bulunur. Kurbağalar, kara kurbağaları, semenderler ve sesilyenler amfibiyendirler.

Amfibiyenlerin hem karada hem de suda yaşayabilmeleri, evrimcilerin bu canlıların sudan karaya geçişte ara geçiş formu olduklarını iddia etmelerine neden olmuştur.


Tropik bölgelerde yaşayan bir semender
Evrimcilerin bu konudaki senaryosuna göre, balıklar önce amfibiyenlere evrimleşmişler, amfibiyenler ise sürüngenlere dönüşmüşlerdir. Ancak bu senaryonun hiçbir delili yoktur.

Yarı balık-yarı amfibiyen bir canlının yaşadığını gösteren tek bir fosil bile bulunamamıştır. Omurgalı Paleontolojisi ve Evrim kitabının yazarı olan ünlü evrimci Robert L. Carroll, bu gerçeği "erken amfibiyenlerle balıklar arasında ara form fosillerine sahip değiliz" diyerek ifade etmektedir.

Evrimci paleontologlar Colbert ve Morales, amfibiyenlerin üç sınıfı olan kurbağalar, semenderler ve sesilyenler hakkında şu yorumu yaparlar:

Palezoik devir amfibiyenlerinin ortak bir ataya sahip olduklarını gösterebilecek tek bir kanıt yoktur. Bilinen en eski kurbağalar, semenderler ve sesilyenler şu an yaşamakta olan örneklerine son derece benzerdirler.

Günümüzden yaklaşık 60 yıl öncesine kadar, yaşı 410 milyon yıl olarak hesaplanan, soyu tükendiği zannedilen Cœlecanth adlı bir balık fosili, birçok evrimci kaynakta balık-amfibiyen arası bir ara geçiş formu olarak tanıtılıyordu. Ancak bu canlının Hint Okyanusu açıklarında defalarca yakalanması evrimcilerin iddialarının geçersizliğini ortaya çıkardı.

Evrimcilerin senaryolarının ikinci aşamasında ise, amfibiyenlerin sürüngenlere evrimleştikleri ve böylece sudan karaya geçişin gerçekleştiği iddiası yer alır. Fakat bu iddiayı da destekleyecek hiçbir somut bulgu yoktur. Aksine, amfibiyenler ile sürüngenler arasında çok büyük fizyolojik ve anatomik farklar bulunmaktadır.

Bunun bir örneği, iki farklı canlı grubunun yumurta yapılarıdır. Amfibiyenler yumurtalarını suya bırakırlar. Yumurtalar su içindeki gelişim için uygun yapıdadırlar; son derece geçirgen ve şeffaf bir zara ve jölemsi bir kıvama sahiptirler. Oysa sürüngenler karada yumurtlarlar ve dolayısıyla yumurtaları da karadaki kuru iklime uygun olarak yaratılmıştır. "Amniyotik yumurta" olarak da bilinen sürüngen yumurtasının sert kabuğu hava geçirir, ama su geçirmez. Bu sayede yavrunun ihtiyaç duyduğu sıvı, yavru yumurtadan çıkıncaya kadar saklanır.

AMFİBİYEN VE SÜRÜNGEN YUMURTALARININ FARKI

Amfibiyen-sürüngen evrimi senaryosunun tutarsızlıklarından biri de, yumurtaların yapısıdır. Su içinde gelişen amfibiyen yumurtaları, jölemsi bir yapıya ve geçirgen bir zara sahiptir. Oysa sürüngen yumurtaları, sağdaki dinozor yumurtası rekontrüksiyonunda görüldüğü gibi, kara şartlarına uygun sert ve su geçirmez bir yapıdadır. Bir amfibiyenin "sürüngenleşmesi" için yumurtalarının tesadüfen kusursuz bir sürüngen yumurtasına dönüşmesi gerekir. Oysa böyle bir dönüşüm sırasındaki en ufak bir hata, canlının neslinin tükenmesine yol açacaktır.
Amfibiyen yumurtaları eğer karaya bırakılacak olsa, kısa zamanda kuruyacak ve içindeki embriyolar da ölecektir. Bu durum, sürüngenlerin kademeli olarak amfibiyenlerden evrimleştiklerini öne süren evrim teorisi açısından açıklanamayan bir sorundur. Çünkü karada yaşam başlayacaksa, amfibiyen yumurtasının tek bir nesil içinde amniotik yumurtaya dönüşmesi zorunludur. Bunun evrim mekanizmaları olarak öne sürülen doğal seleksiyon ve mutasyon tarafından nasıl yapılmış olabileceği açıklanamamaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder